ÇOCUKLARI GÜLÜMSETEN YENİ BİR ADIM
Yener Aksoy
Köşe Yazarı

ÇOCUKLARI GÜLÜMSETEN YENİ BİR ADIM

ÇOCUKLARI GÜLÜMSETEN YENİ BİR ADIM

Çanakkale savaşı bir diğer adıyla yedek subaylar yahut enteller savaşı olarak bilinir.

Öyle ki savaşın en sıcak günlerinde bile çocukları düşünen subaylar vardır orada.

Bir yandan cephede topla, tüfekle, süngüyle savaşılırken... diğer yanda cephe gerisinde eğitimi yarıda kalan çocuklara öğretmenlik yapan tıbbiyeliler, mühendisler ve muallimler tüm düşmanlardan daha tehlikeli olan cehalete karşı savaş açmıştılar.

Peki sadece eğitim miydi eksik? Hayır çocukların oyun ihtiyacı da vardı elbet.

Cephe gerisinde 7 yaşında bir çocuğun cümlelerinden biliyoruz bunları.

“Top atışı olduğunda hava bir anda aydınlanır sanki gök yüzünde ışıklar çalardı. Kardeşimle bu ışığı oyun yapardık. Sonra deniz kenarındaki midye kabuklarıydı oyuncaklarımız. Ama benim için en değerlisi yedek subay olan abimin ceketinden kopan sarı yaldızlı bir düğmeydi”.

Toplumların canlı belleği nedir sorusuna verebileceğimiz en net cevap: Sözcüklerdir. 

Her toplumun hafızasında yer eden cümleler binlerce yıl geçse de unutulmaz baki kalır.

Bundandır Yunus’un 600 yıl önce söylenmiş dizelerinin hala dilden dile dolaşması sonunda Bizim Yunus olması.

Pir Sultan’ın türkülerinin hala zihnimizin baş köşesinde olması.

Depremi yaşadık. Acısı hala belleğimizde. Çekiken fotoğraflar, yakılan ağıtlar, çaresiz bakışlar gördük.

Unutmadık. Unutmayacağız.

Her an her saniye damarlarımıza batırılan bir muh gibi acısını bedenimizde hissedeceğiz.

Dedim ya aslolan cümlelerdir diye.

Deprem felaketinin kaçıncı günü hatırlamıyorum.

Enkazların üzerinde bir adam yıkılan evinin molozları arasında bir şeyler arıyor.

10 adım gerisinde en fazla 9 yaşında olan bir kız çocuğu babası moloz yığınları arasında çocuğunun nebülüzatör cihazını arıyor. 

Ve mutlu son o cihazı buluyor.

Olay yerindeki muhabir durumu fark edip küçük kız çocuğunun yanına gidip soruyor.

Babam bebeklerimi bulamadı ama olsun. İşte 1000 yıl geçse de toplumsal hafızamızda yer edecek olan o cümle.

Bebeklerimi bulamadı.

Kaybolan her oyuncağın yerine yenisini koymak mümkün değil.

Çünkü bir çocuk için bir oyuncak demek sadece plastikten yapılan bir alet demek değildir.

Biriktirdiği anılar, Oynadığı oyunlar, ilk hayalleri ilk cümleleridir oyuncaklar.

İlk kez abla olmayı barby bebeklerine karşı öğrenmiştir. Kötü insanlarla savaşmayı bir polis oyuncağıyla hayal etmiştir. Yahut uçan araba fikrini eline aldığı ilk oyuncak arabasıyla üretmiştir. Bu yüzden kaybolan oyuncakların yerine yenisini koymak mümkün değil.

Ama gelin birlikte yeni hikayeler yazalım, yeni hayaller kuralım, ümit edelim.

Oyuncağı enkaz altında kalan her çocuğa yeni düşler görmesi için bir kapı açalım.

Gelin kültürümüzün noel babası, Hacivat ve Karagöz’ü yahut Geppetto usta olalım. 

Attığınız her imzayla çocukların yüzlerinde sadece gülümseme değil, geleceğe ümitle bakan, yeni hayaller kuran bir neslin yetişmesinde öncü olalım. 

Çünkü Çanakkale Savaşında bile oyuncağı olmadığı için subay üniformasının sarı yaldızlı düğmesini kopararak kardeşine hediye eden o subayın düğmesi bu ülkenin en güzel oyuncak müzesinde hala sergileniyor. 

Çünkü o düğmeyle oyun oynayan çocuk hayallerini kağıda döküp hepimizin tanıdığı büyük bir yazar oluyor.

O çocuk yıllar sonra yazdığı kitabın film uyarlamasında köyde okuyan çocuklara yardım seferberliği için Özel Çamlıca Lisesini seferber ediyor.

O çocuk hayatımıza İnek Şaban’ı, Damat Ferid’i, Hafize Ana’yı ve tabi ki Kel Mahmut’u sokuyor.

Çanakkale cephesinde mide kabukları ve abisinin ceketinden koparıp verdiği düğme ile oynayan o çocuk Hababam Sınıfı’nın yazarı Rıfat Ilgaz abisi de Çanakkale Savaşında şehit olan yedek subay İsmail Ilgaz oluyor.

Bugün yeni hayaller kurmak için imza sizden çocukların hayallerini kuşatan oyuncaklar bizden

Çünkü HEPSEN, HEP SENİNLE, HEP BERABER

Paylaş
Yükleniyor...